Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, sohbetine günümüzün insanlarının en önemli problemlerinden biri olan “iç bulanıklığı” marazına dikkat çekerek başladı. İç-dış bütünlüğüne mani olan bu bulanıklıktan dolayı bazı kimselerin düalizmden bir türlü kurtulamadıklarını belirtti.
Hazreti Mevlânâ’nın “Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. / Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. / Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol. / Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. / Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. / Hoşgörülülükte deniz gibi ol. / Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol!..” şeklindeki nasihatini hatırlatan Hocaefendi, bugün bazılarının bir taraftan derin mü’minlermiş gibi göründüklerini fakat diğer yandan münafıkların pabucunu dama attıracak ve şeytanları bile tiksindirecek işler yaptıklarını ifade etti. Daha sonra özellikle şu konular üzerinde durdu:
*Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
وَأَوْفُوا بِعَهْدِۤي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ وَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ
“Bana verdiğiniz sözü tutun ki Ben de size karşı ahdimi yerine getireyim ve yalnız Ben’den korkun!” (Bakara, 2/40) Bu beyanda bir tenezzülât-ı ilahiyye ve bir mukabele söz konusudur; Cenâb-ı Hak, insana verdiği değeri adeta onunla bir anlaşma yaparak göstermektedir ki, insana düşen de o mukavelenin şartlarına riayet etmektir. İnsan, kendisine düşen yanıyla o mukaveleyi bozmazsa, Allah Teâlâ onu kat’iyen nakzetmeyecektir.
*Kur’an-ı Kerim tevehhüm-ü ebediyete müptela, gafil insanların bir özelliği olarak şu hususu nazara verir:
اَلَّذِينَ يَسْتَحِبُّونَ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْاٰخِرَةِ
“Onlar dünya hayatını bile bile âhirete tercih ederler…” (İbrahim, 14/3) Hazreti Üstad, mezkûr ayetin bu çağa baktığını da ifade ederek şöyle diyor: “Bu asrın bir hassası şudur ki, hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı bakiyeye bilerek tercih ettiriyor. Yani, kırılacak bir cam parçasını baki elmaslara, bildiği halde tercih etmek bir düstur hükmüne geçmiş.”
*Aliyyu’l-Kârî’nin ifadesiyle “Mü’minler keyfiyetsiz, idraksiz, ihatasız ve misalsiz olarak, her türlü tarifin üstünde “bî kem u keyf” O’nu müşahede edeceklerdir. O’nu görünce, artık Cennet’te olduklarını ve Cennet nimetlerini de unutacaklardır. Yazık o inanmayanlara, onlar öyle büyük hüsran içindedirler ki, mü’minler Cenâb-ı Hakk’ın cemaliyle sermest olarak Cennet nimetlerini bile unuturken, onlar pişmanlık ve hasretle vurunup dövüneceklerdir.” Evet, Cenâb-ı Hakk’ın cemalini görenler Cennet nimetlerini dahi unuturlar. Zira yine Üstad’ın ifadeleri içinde, dünyanın binlerce sene mesûdâne hayatı, Cennetin bir saatine mukabil gelmez. Cennetin de binlerce sene mesudâne hayatı, Cenâb-ı Hakk’ın Cemâli’ni bir dakika görmeye karşılık olamaz. Hele bir de, O’nun bizzat “Ben sizden hoşnutum!” demesi vardır ki, o hiçbir nimetle kıyas edilemez. Fakat, maalesef, işte bu büyük nimetleri görmezden gelip peşin dünya güzelliklerine gönlünü kaptıran nice insan var!..
*Merhum Mehmet Akif “Durmayalım” şiirinde der ki:
“Yazık ki yolda böyle düşen uyku derdine / Hep yolcular gider de kalır kendi kendine!” Evet, yol yorgunluğuna ve uyku derdine asla düşmemek lazım.
*Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor:
وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلاً يَا وَيْلَتَى لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَاناً خَلِيلاً لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءَنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنسَانِ خَذُولاً
“O gün zalim, parmaklarını ısırır der ki: Eyvah! Keşke o Peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Eyvah! Keşke falanı dost edinmeseydim! Vallahi bana gelen öğütten (Kur’ân’dan) beni o uzaklaştırdı. Zaten şeytan, insanı işte böyle uçuruma sürükleyip sonra da yüzüstü, yalnız bırakır.” (Furkan, 25/27-29)
.....
Мы используем cookie-файлы, чтобы улучшить сервисы для вас. Если ваш возраст менее 13 лет, настроить cookie-файлы должен ваш законный представитель. Больше информации