Mehmet Okuyan
hâlidîne fî-hâ (fî-hâ = içinde, orada)
ebed
- - -
MAİDE-24
Kâlû yâ mûsâ innâ len nedhulehâ ebeden mâ dâmû fîhâ fezheb ente ve rabbuke fe kâtilâ innâ hâhunâ kâıdûn
1. kâlû yâ mûsâ : ey Mûsâ dediler
2. innâ len nedhule-hâ : muhakkak ki biz, oraya asla girmeyiz
3. ebeden : ebedi
4. mâ dâmû fî-hâ : orada oldukça, olduğu sürece
5. fe izheb : artık git
6. ente ve rabbu-ke : sen ve senin Rabb'in
7. fe kâtilâ : ve böylece ikiniz savaşın
8. innâ hâhunâ : biz mutlaka burada
9. kâıdûne : oturup kalanlar
- - -
TEVBE-84
Ve lâ tusalli alâ ehadin minhum mâte ebeden ..
1. ve lâ tusalli : ve namaz kılma
2. alâ ehadin : birisi için, birisinin üzerine
3. min-hum : onlardan
4. mâte : öldü
5. ebeden : ebedi
- - -
BAKARA 95
Ve len yetemennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimîn
1. ve len : ve asla
2. yetemennev-hu : onu temenni etmezler
3. ebeden : ebedi
4. bi-mâ : şey ile, sebebiyle
5. kaddemet : takdim etti
6. eydî-him : onların elleri, elleri
7. ve allâhu : ve Allah
8. alîmun : en iyi bilen
9. bi ez zâlimîne : zalimleri
- - -
Hud Suresi 106 107 108
Fe emmâllezîne şekû fe fîn nâri lehum fîhâ zefîrun ve şehîk(şehîkun).
1. fe emmâ : ama, artık
2. ellezîne şekû : şâkî olanlar, mutsuz olanlar, bed- baht olanlar
3. fe : artık
4. fî en nâri : ateş içinde, ateşte
5. lehum : onlar
6. fî-hâ : orada
7. zefîrun : sesli nefes verme, inilti, hızlı soluk soluğa nefes almak
8. ve şehîkun : ve nefesin içeri çekilip, şiddetli ve kötü bir sesle çıkması
Hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuke, inne rabbeke fe'âlun limâ yurîd(yurîdu).
1. hâlidîne : ebedî kalanlar
2. fî-hâ : onun içinde, orada
3. mâ dâmeti : devam ettikçe, durduğu müddetçe
4. es semâvâtu : gökler, semalar
5. ve el ardu : ve yeryüzü, arz
6. illâ : ancak, başka, hariç
7. mâ şâe : dilediği şey
8. rabbu-ke : senin Rabbin
9. inne : muhakkak
10. rabbe-ke : senin Rabbin
11. fe'âlun : yapandır
12. li-mâ : şeyi
13. yurîdu : diler
Ve emmâllezîne suidû fe fîl cenneti hâlidîne fîhâ mâ dâmetis semâvâtu vel ardu illâ mâ şâe rabbuke, atâen gayra meczûz.
1. ve emmâ : ve fakat
2. ellezîne suidû : mutlu olanlar, said olanlar
3. fe : artık, böylece
4. fî el cenneti : cennette
5. hâlidîne : ebedî kalanlar
6. fî-hâ : onun içinde, orada
7. mâ dâmeti : devam ettikçe, durduğu müddetçe
8. es semâvâtu : gökler, semalar
9. ve el ardu : ve yeryüzü, arz
10. illâ : başka, hariç
11. mâ şâe : dilediği şey
12. rabbu-ke : senin Rabbin
13. atâen : lütuf, bağış, ihsan olarak
14. gayra : olmayan
15. meczûzin
(gayre meczûzin) : kesinti, kesilmiş
: (kesintisiz, devamlı, kesilmeyen)
Şura Suresi 40
Ve cezâu seyyietin, seyyietun misluhâ, fe men afâ ve asleha fe ecruhu alâllâh(alâllâhi), innehu lâ yuhıbbuz zâlimîn.
1. ve cezâu : ve ceza
2. seyyietin : bir kötülük, bir günah
3. seyyietun : bir kötülük, bir günah
4. mislu-hâ : onun misli kadar
5. fe : artık, fakat
6. men : kim
7. afâ : affetti
8. ve asleha : ve ıslâh etti
9. fe : böylece
10. ecru-hu : onun ecri
11. alâ allâhi : Allah'a ait
12. inne-hu : muhakkak ki o
13. lâ yuhıbbu : sevmez
14. ez zâlimîne : zalimler
- - -
NİSA-169
İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden). Ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîran).
1. illâ : ancak, sadece
2. tarîka : yol
3. cehenneme : cehennem
4. hâlidîne : kalacak olanlar
5. fî-hâ : orada
6. ebeden : ebediyyen
7. ve kâne : ve oldu, idi, ...dır
8. zâlike : bu
9. alâ allâhi : Allah'a, Allah için
10. yesîran : kolay
AHZÂB - 64, 65
İnnallâhe leanel kâfirîne ve eadde lehum saîrâ(saîran).
1. innallâhe (inne allâhe) : muhakkak Allah
2. leane : lânetledi
3. el kâfirîne : kâfirler
4. ve eadde : hazırladı
5. lehum : onlar için, onlara
6. saîren : alevli ateş, cehennem
Hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), lâ yecidûne veliyyen ve lâ nasîrâ( nasîran).
1. hâlidîne : halid olanlar, kalıcı olanlar
2. fî-hâ : orada
3. ebeden : ebediyyen
4. lâ yecidûne : bulamazlar
5. veliyyen : bir velî, bir dost
6. ve lâ : ve yoktur
7. nasîren : yardımcı
Prof Mehmet Okuyan
https://youtu.be/aerziXsbnw4
http://okudunmu.org/forum/index.php?topic=69.msg157#msg157