Seslendiren - Vakt-i Sükût
***
Ey göz! Gönlümdeki ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar ateşlere su fayda vermez.
Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyi kaplamıştır, bilemem..
Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden
benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.
Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.
Bahçıvan gül bahçesini sele versin, boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.
Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse, gubârînı senin yüzündeki tüylere benzetemez.
Senin yanağının anılması sebebiyle, kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.
Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.
Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.
Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.
Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.
Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.
Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi kurtarabilir.
Gül fidanı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.
Su, Hz. Muhammed'in (S.a.v.) yoluna uymuş dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.
İnsanların efendisi, seçme inci denizi mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.
Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için, mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.
Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.
Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğinikim işitse hayret ile parmağını ısırır.
Dostu yılan zehri içse, ona âb-ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse , elbette yılan zehrine döner.
Abdest için el uzatıp gül yanaklarına su vurunca her bir su
damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.
Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan
taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.
Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.
Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrısını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na'tının zikrini dillerinde tekrarlamayı dertlerine derman bilirler.
Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı!
Susamışların, susuzluktan dudağı kurumuşların, yanıp
dâimâ su diledikleri gibi, seni özlüyorum.
Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin
çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.
Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.
Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.
Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.
Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan
düşkün göz, (sana duyduğu) hasretten (gözyaşı) döktüğü zaman,
O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım....