ŞEYTAN,Müslimanları”LAİLAHE İLLALLAH DİYEN HERKES MÜ’MİNDİR GÜNAHKAR OLSALAR DA PEYGAMBER(Sav)EFENDİMİZİN ŞEFAATINA MAZHAR OLACAK VE KURTULACAKTIR.”Diye bu güne kadar ŞEFAAT vadiyle kandırıp CEHENNEME GİTMELERİNE VESİLE OLMUŞTUR.
Şefaat,kişinin dünya hayatını yaşarken,Allah’a ulaşmayı (Allah’a hidayet olmayı) dilemesiyle Allah’ın o kişinin kalbine “mürşid”sevgisini koymasının ardından HACET NAMAZI kılarak Allah’ın gösterdiği mürşide tabi olunduğunda her devirde var olan “asaleten peygamber imamların, onların olmadığı devrelerde vekaleten veli resul imamların talepleri ile Allah’ın o kişinin bütün günahlarını sevaba cevirmesidir.Kıyamette kesinlikle şefaat söz konusu değildir.
İşte “KIYAMETTE ŞEFAAT’İN VAROLDUĞUNU İSPAT ETMEYE ÇALIŞAN”’kiş iler.Ne yazıkki gercek olmayan “hadislerle”Allah’ın ayetlerini örtme gayreti içine girerler.
LOKMAN – 6-7 : Ve insanlardan bir kısmı boş sözleri satın alırlar, ilimleri olmaksızın Allah'ın yolundan saptırmak için. Ve onu eğlence (alay konusu) edinirler. İşte onlar için muhin (aşağılayıcı) bir azap vardı r.Ve ona âyetlerimiz okunduğu zaman onu işitmemiş gibi kibirlenerek döner (gider), onun kulaklarında vakra (işitme engeli) varmış gibi. Öyleyse onu elîm azapla müjdele (ikaz et, uyar).
CASİYE – 6.7.8 :İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Sana hak olarak onları okuyoruz. O halde Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?Bütün yalancı günahkârların vay haline.Kendisine okunan, Allah'ın âyetlerini işitir. Sonra onu işitmemiş gibi kibirlenerek israr eder. Artık onu, elîm azap ile müjdele.
Sebe-23 ; Ve O'nun huzurunda, kendisine izin verdiği kimseden başkasının şefaati bir fayda vermez. Onların kalplerinden korku giderilince: "Rabbiniz ne buyurdu?" dediler. (Onlar da) "Hakkı buyurdu." dediler. Ve O; Âli'dir (çok yüce), Kebir'dir (çok büyük).
KİMDİR ALLAH’IN İZİN VERDİKLERİ ? –Allah’ı “KALB GÖZÜYLE GÖREBİLENLER”
Zuhruf-86 ; Ve onların, O'ndan (Allah'tan) başka taptıkları şeyler şefaate malik değildir. Hakk'a şahit olanlar hariç ve onlar (Hakk'ı) bilirler.(Allah’ı görenler)
Kıyamette kesinlikle şefaat söz konusu değildir.
Şuara-97,98,99,100;Andolsun ki, biz mutlaka apaçık bir dalâlet içindeydik.Âlemlerin Rabbi ile sizi (putları) bir tutuyorduk.
Ve bizi mücrimlerden (hidayete mani olanlardan) başkası dalâlette bırakmadı.Artık bizim için bir ŞEFAATCI YOKTUR.
Bakara-48 ; Ve hiç kimseden bir kimseye bir şeyin ödenmediği ve ondan (hiç kimseden) bir şefaatin kabul olunmadığı ve hiç kimseden bir fidye alınmadığı ve onlara yardım da edilmediği günden sakının.
Bakara-123; Kimseden kimseye bir şey ödenmediği ve onlardan bir fidye (bedel) kabul edilmeyeceği ve kendilerine şefaatin fayda vermeyeceği ve onlara yardım da olunmayacağı bir günden sakının.
Bazıları,şefaate layık olmayanlar,KAFİRLERDİR diyebilir.Allah ona da ayet vermiş.Ey iman edenler diye başlıyor.
Bakara-254 ; Ey âmenû olanlar! İçinde, ne bir alışverişin ne bir dostluğun ve ne de bir şefaatin bulunmadığı gün (kıyâmet günü) gelmeden önce, size verdiğimiz rızıklardan infâk edin (Allah için verin). Ve kâfirler, onlar zalimlerdir.
Kişinin ölümüyle beraber “o nun cennetlik veya cehennemlik olduğu” bellidir.
Bu hususta peygamber(sav)efendimiz “kişi ölürken ona cennetlikse,cennetten bir bahce cehennemlikse bir ateş çukuru gösterilir”byuruyor.(Sahih-i buhari-9/1339)
Allah uteala da ayeti kerimelerinde cennetliklerin de cehennemliklerin de ölümleri halinde “melekler tarafından nasıl öldürüleceklerini,onların neler hissettiklerini” beyan buyurmuştur.
Ölüm halinde herkesin gideceği yer belli olduğuna göre bundan sonra ŞEFAAT söz konusu olabilirmi ? Şefaat edecek olan:Peygamber (sav) efendimiz ise ve Allah’uteala da o’na “HAKLARINDA CEHENNEM KARARIVERİLDİKTEN SONRA ONLARI ATEŞTEN SENMİ KURTARACAKSIN” Buyurduğuna göre; “NASIL GERCEKLEŞECEK BU ŞEFAAT ?
ZÜMER/19: Öyleyse bir kimse, üzerine azap sözünü hakettiği taktirde sen, ateşte olanı kurtarabilir misin?
TÖVBE/113 ; Bir nebînin ve âmenû olan kimselerin, müşrikler için, cehennem ehli oldukları onlara açıkça belli olduktan sonra yakınları bile olsa mağfiret dilemeleri olmaz (uygun değildir).
NAHL – 28-29:Melekler, nefslerine zulmedenleri vefat ettirecekleri zaman onlar teslim olurken: “Biz, bir kötülük yapmadık.” dediler. Hayır, muhakkak ki Allah, yapmış olduğunuz kötü amelleri en iyi bilendir.Haydi, orada ebediyyen kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Kibirlenenlerin (büyüklük taslayanların) kaldığı yer ne kötüdür.
NAHL – 30-31-32:Ve takva sahiplerine: “Rabbiniz ne indirdi?” denildi. “Hayır (güzellikler).” dediler. Ahsen olanlara (iradesini Allah'a teslim edenlere) bu dünyada haseneler (iyilikler, güzellikler, sevaplar, pozitif dereceler) vardır. Ve elbette ahiret yurdu daha hayırlıdır. Ve gerçekten muttakilerin (takva sahiplerinin) yurdu ne güzeldir.
Onlar (muttakiler), altından nehirler akan Adn cennetlerine girerler. Orada, onların diledikleri herşey vardır. İşte Allah, (ahsen olan) muttakileri (bihakkın takvanın sahiplerini) böyle mükâfatlandırır. Melekler, onları tayyib (en güzel, en iyi) bir şekilde vefat ettirirler. Onlara: “Selâm üzerinize olsun. Yapmış olduğunuz (güzel, hayırlı) ameller sebebiyle cennete girin.” Derler.
Kişi ölüm gelince şefatın olmadığının farkına varır ama artık çok gectir.
A’RAF/53 ; Onlar sadece onun tevîline (yorumuna) mı bakıyorlar. Onun tevîlinin geldiği gün, daha önce onu unutmuş olanlar: “Rabbimizin resûlleri hak ile gelmiştir. Artık bize şefaat edecek şefaatçiler var mı ki; bize şefaat etsinler. Veya (dünyaya) döndürülmüş olsaydık, yapmış olduklarımızdan başkasını yapardık.” derler. Nefslerini hüsrana uğrattılar. Ve uydurdukları şeyler kendilerinden ayrıldılar.
Mü’min-18….onları uyar. O zaman kalpler, korku ile hançerelere gelir (can boğaza gelir). Zalimler için yakın bir dost ve şefaati kabul edilir bir şefaatçi yoktur.
*Buhari 8/1170 ; Ey Kureyş,ey İbni Muttalip,ey Menamoğull .ey Halam Safiye,ey Kızım Fatıma. Nefsinizi Allah’ın azabından koruyunuz. Ben size olan AZABI gideremem.
* “Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! Kendinizi Allâh'tan satın alınız! Siz, benim malımdan dilediğinizi isteyiniz. Fakat, ben sizi Allâh'ın azâbından kurtarabilecek hiçbir güce sâhip değilim." (Buhârî, Menâk ıb, 13-14; Müslim, Îmân, 348-353)
*Buhari.8/1282:(Sahabeye seslenerek) İçinizden hiçbiriniz kıyamette benden ŞEFAAT beklemesin.O zaman ben size”DÜNYADAYKEN BEN SİZE HERŞEYİ TEBLİĞ ETTİM BURADA BENİM HİÇİR ŞEKİLDE ŞEFAAT YETKİM OLMADIĞINI” Derim.
Allah hepinizden razı olsun
Присоединяйтесь — мы покажем вам много интересного
Присоединяйтесь к ОК, чтобы подписаться на группу и комментировать публикации.
Комментарии 1
7/A'RÂF-7
فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا
غَآئِبِينَ
Fe le nekussanne aleyhim bi ilmin ve mâ kunnâ
Öyleyse onlara, mutlaka bir ilim ile anlatacağız.gâibîn(gâibîne).
Biz gaibler (onların yaptıklarından habersiz) değildik.
Kelime kelime anlamı
1.
fe
: böylece
2.
le
: elbette
3.
nekussa-enne
: mutlaka anlatacağız
4.
aleyhim
: onlara
5.
bi ilmin
: bir ilim ile
6.
mâ
: değil
7.
kun-nâ
: biz olduk
8.
gâibîne
: bilmeyenler, haberi olmayanlar, bulunmayanlar, gâib
olanlarAÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Dünyanın son günlerine ulaşıldığında, Allahû Tealâ'nın ilmi
...Ещёbütün boyutlarıyla ortaya çıkacaktır. Ve bütün insanlar Allah'ın hakikatlerini
öğrenerek, gerçeği kabul edeceklerdir. O Allah, bizleri yaratandır. Yapılması
lâzımgelen neyse, O yapar. Bize düşen şey itaat etmektir. Allah, herşeye
k
7/A'RÂF-7
فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِم بِعِلْمٍ وَمَا كُنَّا
غَآئِبِينَ
Fe le nekussanne aleyhim bi ilmin ve mâ kunnâ
Öyleyse onlara, mutlaka bir ilim ile anlatacağız.gâibîn(gâibîne).
Biz gaibler (onların yaptıklarından habersiz) değildik.
Kelime kelime anlamı
1.
fe
: böylece
2.
le
: elbette
3.
nekussa-enne
: mutlaka anlatacağız
4.
aleyhim
: onlara
5.
bi ilmin
: bir ilim ile
6.
mâ
: değil
7.
kun-nâ
: biz olduk
8.
gâibîne
: bilmeyenler, haberi olmayanlar, bulunmayanlar, gâib
olanlarAÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Dünyanın son günlerine ulaşıldığında, Allahû Tealâ'nın ilmi
bütün boyutlarıyla ortaya çıkacaktır. Ve bütün insanlar Allah'ın hakikatlerini
öğrenerek, gerçeği kabul edeceklerdir. O Allah, bizleri yaratandır. Yapılması
lâzımgelen neyse, O yapar. Bize düşen şey itaat etmektir. Allah, herşeye
kaadirdir.
Allahû Tealâ buyuruyor ki: "Bütün dünya dostunuz olsa, Biz
düşmanınız olsak, Biz yeteriz. Bütün dünya düşmanınız olsa, Biz dostunuz olsak,
gene yeteriz." (Nisa-45). Bütün resûller Allah'ın dostlarıdır. Dostlarıyla
Allah, mutlaka gâlip gelir. Bu devirde de aynı şey olacaktır. Hakikatler mutlaka
anlaşılacaktır.
Allahû Tealâ'nın bütün güzelliklerinin insanlara
anlatılması gerçekleştiği zaman, herşey mutlaka en güzel standartlarda
olacaktır. İnsanlar Allah ile olan ilişkilerinde mutluluğu yaşayacaklardır.
Dünyadaki son mutluluk, huzur devresi... Hiçbir deniz dalgalanmadan durulmaz.
Durulma noktasına mutlaka ulaşılacaktır.
4/NİSÂ-45: Vallâhu a’lemu bi a’dâikum ve kefâ billâhi veliyyen, ve kefâ
Ve sizin düşmanlarınızı en iyibillâhi nasîrâ(nasîran).
Allah bilir. Ve dost olarak Allah kâfidir. Ve yardımcı olarak Allah kâfidir.